18 Ekim 2013 Cuma

Göltürkbükü

Çarşamba - bugünümüzün rotası bodrumun kuzey bölgesi olan bükler bölgesine çeviriyoruz. Sabah kalkıp Gündoğan'da kahvaltıyı yapıp Türkbükü'ne doğru yola çıkıyoruz. Bodrumda her yer birbirine çok yakın, arabayla bir uçtan diğer uca maksimum 45 dakikada (geze geze sahil yolundan) gidebiliyorsunuz. Şehir içinden hiç bir yerde durmadan giderseniz 15-20 dk falan sürüyor. Magazin haberlerinde ünlülerin yazın boy gösterdiği Türkbükü nasılmış diye bakıyoruz. Açıkçası ben ne Türkbükünü ne de Göltürkbükünü beğenmedim. Hiç birşey yok. Klasik sahilde mekanlar denize girilecek işletme önü şezlonglar ama inanın Gündoğan sahili bence bin kat daha güzel ve daha büyük. Deniz deseniz çok da süper değil yani. Buyrun Göltürkbükü..

Torbaya gidelim derken yolumuz Cennet koyu diye bir okla hemen değişiveriyor. Ana yoldan gitmeyin böyle şantiye oklarına doğru ilerleyip ormanın içinde patikadan da kötü bir yoldan ulaşabiliyorsunuz. Yolda motosikletli 2 gence rastladık da yanlış yolda olduğumuzu anladık. Cennet koyu hakikaten cennet gibi. Muhteşem bir deniz rengi turkuazdan maviye dönüşen bir yer. Minnacık bir koy ve hiç bişi yok. İşletme yok market yok zaten ulaşmanız baya zor. Teknelerle veya turlarla bu koya denizden ulaşıyormuş genelde insanlar. Çok bakir ve yolu kötü olduğu için çok fazla kişi ulaşamamış. Biz gittiğimizde 4-5 genç giriyordu pek tekin görmediğimiz için ortamı denize girmekten vazgeçtik. Yol kenarından ilerleyip koya karşıdan baktığınızda koyun arka tarafına otel midir site midir bilmiyorum ama bir inşaatın başladığını görüyoruz. Anlaşılan buranın bakirliği seneye kalmaz. Koyun iki uç noktasını da oteller çevirmiş. 

Tekrar ana yola dönüyoruz. Torbaya da gidecektik ama netten araştırdığımızda torbayla ilgili ilgimizi çeken birşey bulamayınca vazgeçiyor Gündoğan'a geri dönmeye karar veriyoruz.

Bugün çarşamba ve Gündoğan'ın halk pazarı. Beklediğim gün geldi sonunda. Günlerdir hasretini çektiğim ege inciri ve İstanbul'a götürmek üzere taze sebze ve zeytinyağı alacağım. Köylülerin yaptığı plastik su şişelerinde satılan zeytinyağının ve çizik yeşil zeytinin tadı hiç birşeyde yok. Zeytinyağının kilosu 6 tl, zeytin 8 tl. Çıtır çıtır incecik kahvaltılık biberler, kıpkırmızı leziz domatesler, barbunyalar bamyalar arasında kendimden geçiyor ne alacağımı şaşırıyorum. Hepsi organik :) Gidip salatalığın en eçüş bücüş şekilsiz olanlarını seçiyorum çünkü asıl onlar kütür kütür sulu ve lezzetli oluyor, diğer düzgün olanları bildiğiniz İstanbul'da aldığımız sera salatalığı. Mora çalan rengiyle patlıcanlara saldırıyorum.  Bir de buralara gelince tekstile bakmadan dönmem. Mesela evdeki mutfak masasına çok şirin işlemeli bir örtü buldum hem de 5 tl :) bu arada egede artık deniz havlusu neredeyse hiç kullanılmıyor. Herkeste bir peştemal modası değmeyin gitsin. Rengarenk. Buraya gelirken zaten ben yanımda getirmiştim ama yedeklerini almadan edemiyorum. Gittiğiniz tatil bölgesindeki turistik dükkanlara sakın bakmayın tanesini 15 -20 tlden aşağı satmıyorlar. Ama pazarda 3 tanesi 10 tl :) boşu boşuna kazıklanmanın manası yok. Mesela bu konuda, o beğenmediğim Turgutreis baya iyiydi 5 tanesi 10 tl'ye peştemal satan yer bile vardı. Kalitesine rengine boyutuna göre fiyatlar değişiyor. Bazıları pamuktan bazıları bambudan, püsküllüsü püskülsüzü, düz renklisi çizgilisi nasıl isterseniz. Ben artık evde banyoda bile bu peştemalleri kullanıyorum yıkanabiliyor çabuk kuruyor yer kaplamıyor ve hafif. Tavsiye ederim muhakkak edinin 2-3 tane :)) ayrıca çok da güzel hediye olabiliyor, rulo yapıp güzel bir kurdeleyle süsleyip hatta yanına bir tanede zeytinyağlı sabun koyarak sevimli ve ekonomik bir hediye oluşturabilirsiniz. 

Yarin tekne turu günü.. Halikarnas'tan Yaralı Ceylan teknesiyle orak adasına gidecek akşamına bodrum sebzeli döneri yiyeceğiz :))

Not: Yukarıdaki yazı eylülden kalma ama ancak şimdi yayınlayabiliyorum. İstanbul'a dönünce nedense işe güce dalıyor ve insan zaanın nasıl geçtiğini anlayamıyor. Gecikme için çok özür. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder