21 Şubat 2012 Salı

son gelişmeler..

hep sıkıntı hep sıkıntı nereye kadar dedim ve son zamanlarda başıma gelen ilginç olaylardan bir kuble yazıyıvereyim. ilerde döner okur gülerim :)

kısa bir süre sonra hayatımda köklü bir değişiklik yaparak yeni bir sayfa açacağım. yaş geldi kemale, e gönül de vermişiz birine, onun da gönlü bizde olunca dedik ki hadi hayatlarımızı birleştirelim. nisan ayında kısmetse evimden ayrılıp sevdiceğimle evlenerek kendi evimize taşınacağım ama evlilik öyle hadi diyince olmuyormuş anladık. 1.5 aydır nasıl yaşıyoruz ikimiz de bilmiyoruz. hafta içleri işinde gücünde olup aynı zamanda işleri ile evleri ayrı yakalarda oturan bir çiftiz ve haliyle evlilik hazırlıklarına harcayacak öyle bol zamanımız yok. aynı anda 3-5 işi birden düşünüp programlı yaşayıp bir gün içinde birden çok işinizi birden halletmeniz gerekiyor. bi iş için çıktığımız yolda geçirdiğimiz zaman artık bizim için boş vakit olup onu bile telefondan internete girerek, araştırma yaparak, telefon görüşmeleri yapıp işlerimizi bu yolla bağlayarak ve sürekli düşünerek geçirir hale geldik.

1.5 ay gibi kısacık süre içinde davetiyeler, şekerler, gelinlik, bilimum çeyiz alışverişi ve ev bulma/tutma olayını halletmiş bulunuyoruz. ama şunu söylemeden geçemeyeceğim, sanırım evlenme hazırlıklarının en zor aşaması ev bulmak/almaktır. son 1 haftadır nasıl yorulduğumu bir ben bilirim. akşamları iş çıkışı gece yarılarına kadar internet sitelerinde kiralık ev ilanlarında dolandım ki artık çoğu ilanı ezbere biliyorum. özellikle istanbul anadolu yakası kozyatağı-maltepe hattının minibüs caddesi ile e-5 arasındaki bölgeyi sorun direk size kiralık daire fiyatları, boş evleri ve ev tiplerini anlatayım. o çevreye bakan emlakçıların çoğunu da artık bizzat tanımaktayım.

bu ev konusunda başımıza gelenleri yazsak kitap olur.. pencereleri kapanmayan evler mi istersiniz, toplama bilgisayar gibi her bir kapağı ayrı mutfaktan toplanıp monte edilmiş mutfak dolapları mı, dalga dalga boyalı duvarlar mı, pimapen boyutuyla pencere çerçevesi uymayan ve arasından resmen ışık sızan duvarlar mı ne ararsanız var. teee 20 sene öncesine ait üstünde yüz bin tane büyük kristal taşı olan avizeli bir ev bile gördüm. hem de tüm odalarında bu avizelerden vardı. kiraya verilmiş ve kiracısı da içine yerleşmiş eve bakmaya bile gittik emlakçıyla, o anı hayatım boyunca unutamam.. önde emlakçı arkada biz, anahtarla kapıyı bir açtık ki içeride insanlar :)) ev sahibi emlakçıdan habersiz evi kiralamış, kiracılar kilidi değiştirmemiş, buyrun izleyin rezilliği :))

ev hakkında 2 çift yorum yaptığınızda trip atan emlakçıyı da gördüm, ruhsuz robot gibi olanları da.. hatta bize ev gösterirken bir kulağında walkmeniyle müzik dinlemeye devam eden bile vardı. ev sahibi gibi sorguya çekenler, evi tuttuğumuzda yiyip içeceğimiz şeyler hakkında abuk sabuk sorular soranlar, yeraltına yakın (!) olanlar çeşit çeşit... yaşı ilerlemiş, emekli emlakçı amcalara dikkat.. bu genç yaşımda onların hızına yetişemedim, o nasıl bir hızlı yürümektir, asansörü olmayan apartmanların katlarını patır patır çıkarken ben nefes nefese arkada kaldım.. emlakçıya komisyon vermemek için istihbarat yapıp ev sahibinin evinin önünde nöbet bile tuttuk nerdeyse. mahallelerdeki yaşlı komşu teyzelerle kanka olduk. 1 haftalık yoğun ev arama süreci bana artık çok güzel bir alışkanlık kazandırdı. yolda yürürken apartmanların camlarına bakıp ilan aramadan duramıyorum.

amaaa sonunda bu kadar emek, bu kadar yorulma boşa gitmedi tabi. çok şükür ki şans yüzümüze güldü ve evimizi bulduk. :)) aynı anda aynı eve bakan 2 aileden biri olarak (hemen de kendimizi aile sınıfına sokuverdim) sevimliliğimiz ve samimiyetimizle evi biz kaptık :))

bundan sonraki aşama elimizde mezura, haydi bakalım ölçmeye tartmaya alışverişeee :)) darısı da tüm yeni evlenecek ve ev arayan çiftlere...

15 Ocak 2012 Pazar

dayanma...

Bu blogu açarkenki amacım içimi dökmek, rahatlamak, duygularımı düşüncelerimi yaşadıklarımı anlatmaktı. Birilerinin okuması, takip etmesi, internet dünyasında bir yer edinmek veya çevre edinmek değildi amacım. Aslında kağıda da dökebilirdim, wordde yazıp dosyalayadabilirdim haklısınız. İnternette herkesin erişimine açık bir yerde bunu yapıyor olmam aslında başka bir amaç için yazıyor olduğumu zannettirebilir size ama gerçekten değil.. Sürekli yazan, içini döken, anlatan bir insan da değilim, yani aslında öyleyim.. Bıraksanız karşımdakini detaylı anlatımlarıma boğar ve sıkıntıdan öldürebilirim.. Samimi gördüğüm, dostluğuna inandığım herkese karşı fazla düşük çeneli olabiliyorum..  Bazen ben bile karşımdaki insana birşey anlatırken kendi kendime düşünüp, "ne kadar çok detaya girdin Dilek, sadede gel artık içim şişti" diyebiliyor ve kendimden sıkılabiliyorum ama sanırım annemden aldığım bir özellik olsa gerek nedense bir olayı en ince ayrıntısına kadar en başından en sonuna anlatmaktan kendimi alamıyorum..

En son 2011 senesinin yazında buraya birşeyler karalamışım.. Neredeyse 1 sene olmuş.. Hayatımda hiç mi değişiklik olmadı? Neler oldu neler? Ama sanırım etrafımda derdimi anlatacağım, paylaşacağım insanlar olduğu için onlara içimi döktüğümden buraya sıra gelmedi.. Aslında sayıları çok az bu kişilerin ama hiç önemli değil. 1 kişi bile olsa derdimi anlattığımda gönülden beni dinleyeceğini bildiğim bana yeter.. Şimdi ise kendimi çok yalnız hissediyorum.. Dinlenmeyeceğimden değil ama nedense bunu içime atmak daha kolay geliyor, anlatabilirmişim veya anlaşılabilirmişim gibi hissetmiyorum..

Her şey üstüme geliyor.. Etrafımdaki insanlar destek olacakları yerde, benim işimi kolaylaştıracakları yerde, üstümdeki stresi ve yükü hafifletecekleri yerde daha da üstüme geliyorlar.. Herkes birşey söylüyor, herkesin söylediği şey doğru benim düşündüğüm istediğim şey yanlış oluyor. En ufak hata benim büyük yanlışım oluyor. Başka insanların davranışlarından ben sorumlu tutuluyorum. Sanki çevremdekiler benim mutluluğumu düşünmeyi bırakın önüme engel koyabilmek, moralimi bozmak için yarış yapıyorlar. Kendimi anlatmaya çalıştığımda dinlenmiyorum, üstüne üstlük kendi kafamın dikine gitmiş ve insanlara karşı gelmiş sayılıyorum.. Bir kere de benim açımdan baksalar nolur sanki.. Bu kız ne düşünüyor, içimde ne fırtınalar kopuyor, nelerle başa çıkmaya savaşmaya çalışıyor diye bir düşünseler nolur? Kendi konusunu yaptıkları, büyüttükleri ve bu sebeple beni üzerek hayata küstürdükleri olaylara bakıp aslında ne kadar saçma sapan şeyler olduğuna bir baksalar, kendi egolarını bir kenara bırakıp bana kapris ve naz yapacaklarına birazcık da benim huzurumu düşünseler nolur?

Çok birşey istemiyorum gerçekten.. Artık çok sıkıldım.. Sürekli herşeyi düşünmekten, herkesin huyuna gitmekten, alttan almaktan sıkıldım.. Babana bile güvenmeyeceksin bu hayatta derler ya şu an benden daha iyi kimse anlayamaz ve yaşayamaz..Bu hayatta şu ana kadar da öyleydi zaten ne yaparsam kendim yapacağımı biliyorum ama ona bile izin vermiyorlar.

Tek dileğim bir süredir tepemde gezinen kara bulutların uzaklaşması.. Nazar mıdır kader midir ve daha ne kadar böyle devam edecek bilmiyorum ama nedense hayatımda en ufak bir güzellik olsa ardından hemen kat be kat büyüğü bir kötü durum oluşuveriyor ve o güzelliğin hevesi, mutluluğu, heyecanı yaşayamadan uçuveriyor.. Tamam hayatta her şey toz pembe olmaz, herkesin hayatlarında sıkıntılar olur, kimsenin hayatı göründüğü gibi değildir ama bütün zorluklar da beni mi bulur kardeşim?? Bir işim de problemsiz, sorunsuz olsun, yolunda gitsin çok şey mi istiyorum?

Çok depresif bir blog oldu ve hiç böyle olmasını istemezdim aslında.. Eğlenceli şeyler paylaşayım, kendim başta olmak üzere takip edenler varsa girdiklerinde okusunlar yüzlerinde bir tebessüm olsun, yazılarımı paylaşsınlar, "ya şöyle biri var çok komik çok eğlenceli" desinler, sıkıntılarından uzaklaşsınlar isterdim, öyle bloglar var. Benimki de öyle olsun isterdim ama sanırım nasıl açılırsa öyle gidiyor. O yüzden bu yazıyı okuyan biri varsa kusuruma bakmasın ve bu yazıyı es geçsin, umarım bundan sonraki yazım çok daha güzel bir psikolojiyle yazılır.