Bodrumu bir
tanıdığımızın arabası ile gezdik bu nedenle önce arabayı
alacağımız Turgutreis'e minibüsle gittik. Turgutreis'i beğenmedim en
baştan söyliyim. Hiç birşey yok, denizi kötü, dalgalı ve şerit şerit
siyah yosunlarla dolu. Çarşısı deseniz evet gezilecek bi çarşısı var ama
turistik gibi durmuyor. Anadolu'da bi kasabaya gelmiş gibi
hissediyorsunuz. İnsanlar garip garip bakıyor. Oturup yemek yenecek
doğru dürüst bir yer yok çoğu esnaf lokantası/kahvehane gibi. Esnaf
lokantası dediğime bakmayın aslında çok severim asıl lezzetler
buralardadır ama Turgutreistekiler o cinsten değil. Minibüs garının
yakınında ev yemekleri yapan Ana Oğul Lokantasını buluyor bari bir ev
yemeği yiyelim diyoruz. semizotu ve pazı sarması sipariş ediyoruz,
yemekler güzeldi evet ama aramızda kalsın ben daha güzel yaparım ;)
Arabayı alıyor ve ertesi gün yola çıkmak üzere eve dönüyoruz ..
Yalıkavak yolu üzerinde Gündoğan'a giderken yol kenarında renkli yel
değirmenleri ve ışıl ışıl su kabağı lambalar satan yerler var. Not:
Buralarda fiyatlar çarşıdakilere göre bir tık daha uygun hatta sezon
sonu giderseniz çok daha uygun bulabilirsiniz.. Almasanız da mutlaka
girin bakın çok muhteşemler.
Benim Selimiye'den içimde kalmıştı (Selimiye gezisini daha önce yapmamıza rağmen Bodrum yazısından sonra yazacağım) ve uygun
fiyata burda bulup bi rtane İstanbul'daki ev için edinmeden edemedim.. :))
İlk günümüzün rotasında ilk olarak Akyarlar'da kahvaltı var. Önce
şehiriçi yoldan Turgutreis'e ordan da sahil yolu ile Akyarlar'a
yol alıyoruz.. Akyarlara Hoşgeldiniz yazısı ile sizi
minik bir cami karşılıyor. Caminin sağ tarafından aşağı doğru inen
yolda taksi durağını geçtikten sonra sahil boyunca sıra sıra kahvaltı
yapılacak yerler başlıyor. Biz seçimimizi Sedir Cafeden yana kullandık.
Sahille içiçe tepesi bambu çubuklarından örülmüş bir örtüyle kaplı
boncuklu su kabakları asılı bir kafe. Kahvaltısı 20 TL, içinde yok yok,
minnacık kızarmış sivri biberi ve leziz kayısı reçeli beni benden aldı.
Menemeni de çok başarılı o da 8 TL.
Akyarların
sahili oldukça küçük 2-3 işletme kapatmış şezlonglar ücretsiz
ama orada birşeyler yemeniz veya içmeniz gerekiyor. Biz ilerideki
Karaincir plajını merak ettiğimizden burada durmadan yola devam ediyoruz
ama deniz muhteşem olduğu için biraz da içimizde kalıyor tabi. bu arada
tee bodrum akyarlarda Taksim olaylarının esintilerini de görmüyor
değiliz hani..
Karaincir plajı benim için biraz fiyaskoyla sonuçlanıyor. Her işletmenin
ayrı bir yeri var ve halka ayrılmış bir bölüm yok. İlle araba ile
geldiyseniz birinin otoparkına girip mutlaka onların şezlonglarına
oturmanız gerekiyor. Kişi başı 20 tl yi duyduğumda ve o denizi
gördüğümde direk uzaklaşmak istiyorum. Benim gibi sahilde dipdibe
oturmaktan hoşlanmayanlardansanız hiç boşuna kara incirle vaktinizi
harcamayın derim. Deniz çok güzel pırıl pırıl ama taşlık, mutlaka
yanınızda plastik deniz ayakkabınızı bulundurun. İleriler kumlukmuş ama
bazı işletmelerin iskelesi olmadığı için o taşlarla muhatap olmak
zorunda kalabilirsiniz. Hem taşlarla cebelleşecem hem denizden
çıktığımda şezlongta yatarken birinin ayağı ile göz göze duracağım, hiiiççç gerek yok.
Sahil yolundan devam ederken çok bakir kendi içinde tek kalmış ve çok
sakin bir koy gözümüze çarpıyor. Aspat tatil köyünün plajıymış. Arayıp
bilgi alıyoruz.
Aspat tatil köyü giriş kişi başı hafta içi 40tl haftasonu 50 tl imiş,
grişte size bir kart veriliyormuş ve o
kartla yiyip içiyormuşsunuz. Fiyatlar çok makul geliyor, hem plajı hem
denizi kumluk ve sığ çok hoşumuza gidiyor ama zaten günün yarısını
bitirdiğimizden ve gitmek istediğimiz başka yerler olduğundan bu yeri
seneye gelmek üzere kenara kaydedip ayrılıyoruz.
Sırada Kargı koyu var. İpadden baktımızda burası Bitez gibi görünüyor
ama aslında kargı koyu olarak geçiyor ve bitez daha ileride. Upuuzuuunn
alabildiğine bir plaj. Kargı koyunda deniz muhteşem benim gibi denizin
dibini görmeden rahat edemeyen ve ille de kumluk olsun pırıl pırıl olsun
diyenlerdenseniz kargı koyu tam size göre. Tertemiz bir deniz
ayaklarınızın altında incecik kumlar ve öyle birden derinleşen değil
gayet sığ bir deniz. Deniz kenarını çeşitli işletmeler ve site
işletmeleri almış. İstediğiniz işletmenin şezlonglarına kurulup gününüzü
burada geçirebiliyorsunuz. Susadığınızda veya karnınız açıktığında
şezlongunuza kadar getiriyorlar. Biz eylülün ilk haftasında
gittiğimizden midir bilmiyorum aşırı bir kalabalık yoktu hele denizin
içi çok sakindi. Şezlong fyatları her işletmede değişiyordu. Şezlong
fiyatları kişi başı 5 tl olan yer de var 10 tl olan yer de. Bazı
işletmelerde şezlong ücretsiz diyor ama zaten oradan yiyecek/içecek bişi
almanız gerekiyor ve şezlongun parasını da çıkartmış oluyorlar zaten.
Bir sonraki durak ortakent yahşi burayı geçen sene gördüğümüz için sahil
tarafına geçmeden ilerliyoruz ama sizin de fikriniz olsun diye ne var ne
yok yazayım. Ortakent yahşi plajında sahilde siteler ve önlerinde
plajla birlikte kahvaltı mekanları var. Biz geçen sene buraya tekne turu
yapmak üzere sabah erken vakitte gelip kahvaltı yapıp tekneye
binmiştik. Denizi gayet güzel ama tekne turu için bodrum merkezdekilere
göre biraz daha pahalı çünkü daha küçük ve kişiye özel teknelerle
çıkıyorsunuz maksimum 10 kişi mesela. öyle 80 kişilik gulet tarzı
tekneler yok.
Sırada asıl yerimiz Bitez var. Biz buraya bitez dondurmasını yemeye
geldik. Yeri sahilde değil boşuna aramayın. Ve sitelerindeki buradayız
diye işaretledikleri yer yanlıştı . Söyledik ve düzelteceklerini
ilettiler. Köyün içinde merkezde bulunuyor. Mavi ahşap sandalyelere
oturup güzelce taze meyvelerden yapılmış dondurmanızı hüpletiyorsunuz.
Çalışanlar çok güleryüzlü ve ilgili. Ben egeye gelince buraya özgü
şeyler yemeği seviyorum bu nedenle dondurmada bile mandalinalıyı tercih
ediyorum gerçekten çok leziz. Kanyaklı ve tahin susamlısı da değişiklik
isteyenler için güzel seçenekler olabilir. Eşim İstanbul'daki Yaşar
Usta'nın dondurması daha güzel diyor ama ben beğeniyorum. Bir de bloga
yazarsan bitez dondurmacısının sütlacı ve çayı oldukça başarılı diye de
bana not ettiriyor. :) Dondurmayı yemeye öyle bir odaklanmışım ki
fotosunu çekmeyi unutmuşum. Yemek sonrası hmen yan taraftaki hediyelik
eşya dükkanı dikkatimi çekiyor biraz inceliyorum. Çok renkli ve hoş
duvar süsleri var..
Bitezden ayrılıyor ve gelmişken gümbeti de görelim diyor ve yola devam
ediyoruz. Gümbet şehir merkezinde çeşitli otellerin alışveriş edilecek
küçük dükkanların olduğu minicik bir yer. Sahil tarafına sapıyor
restaurantlar arasından yola devam ediyoruz. Eşim hadi seni güzel bi
yere götüreyim diyor ve tepeye çıkarıyor bizi. Müthiş esintili bir
tepede bodrum ayaklarınızın altında yel değirmenlerine çıkıyoruz.
Manzara muhteşem. Bir tarafta Bodrum merkez ve Halikarnas diğer
tarafta gümbet arada da bir sürü irili ucaklı adalar. Rüzgar o kadar
sert esiyor ki uçmamak için çaba sarfediyorum. Karı koca bir çiftin koyduğu
3-5 sandalyede oturup Euroyla(!) belirlenmiş ücretler karşılığında taze
sıkılmış portakal suyu ve biranızı içerek manzarayı seyredebiliyorsunuz.
Portakal suyu 2€, bira 3€. İkisine 12 tl veriyor ve
seyredalıyoruz. Yeldeğirmenlerini restorasyondan geçirseler çevresini
düzenleseler bence çok güzel olabilir yoksa bu gidişle bugün
gördüklerimiz bile 1-2 seneye kalmayabilir. Heryer çöp şişe kırığı dolu.
İnsanlar düşüncesizce caanım yel değirmenlerinin duvarlarını boyayıp
saçma sapan isimlerini yazmışlar.
Biraz
dinlendikten sonra günbatımını izlemeye Yalıkavak'a dönüyoruz. Önce
Ortakent Yahşi üzerinden Turgutreis'e gider gibi yapıp aradan Gümüşlük'e
bir diğer adıyla Myndos'a geçiyoruz. Etimolojideki adı ile myndos "ana
tanrıçaya tapınma" anlamına geliyormuş.
gümüşlük
yolu üzerindeki su kabağı lambaları satan Le'kabbak ve hemen
karşısındaki bu şirin evi görür görmez fotoğrafını çekmeden edemiyorum.
Gümüşlük'ten
Yalıkavak'a giden 2 yoldan birinde restorasyon çalışmaları devam
ediyormuş biz de diğer yoldan Yalıkavak'a
geçiyoruz. Zaten Gümüşlük bitiyor Yalıkavak başlıyor. Çarşısı ve sahili
oldukça canlı. Marinası baya kokoş ve elit duruyor. Lüks markaların
bulunduğu dükkanlar büyük alışveriş marketleri merkezde yeralıyor. Sahil
tarafı ise yan yana onlarca restaurant. Balıkçısından pidecisine
kebapçısına ne arasanız var. Biz öneri üzerine belediyenin cafesine
gidiyor günbatımı için en güzel masaya kuruluyoruz. Fiyatlar oldukça
makul. Bira 6,75TL , patates tava 5,5TL. Aşırı açız herhalde ki patatesi
anında
hüpletiyor acaba bi tost mu yesek diye birbirimize bakıyoruz. Tost 5,5
TL ama ben hayatımda böyle bol kaşarlı bi tost daha yemedim.
Maaşallah çift değil beş kaşarlı. Rüzgardan resmen başımız dönüyor ama o
gün batımında zevkten zevke giriyoruz.
Artık dönüş vakti geldi. Evde de biraz keyif yapmak için alışveriş yapıp gündoğana geri dönüyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder