8 Eylül 2013 Pazar

Akyarlar-Bitez-Yalıkavak

Bodrumu bir tanıdığımızın arabası ile gezdik bu nedenle önce arabayı alacağımız Turgutreis'e minibüsle gittik. Turgutreis'i beğenmedim en baştan söyliyim. Hiç birşey yok, denizi kötü, dalgalı ve şerit şerit siyah yosunlarla dolu. Çarşısı deseniz evet gezilecek bi çarşısı var ama turistik gibi durmuyor. Anadolu'da bi kasabaya gelmiş gibi hissediyorsunuz. İnsanlar garip garip bakıyor. Oturup yemek yenecek doğru dürüst bir yer yok çoğu esnaf lokantası/kahvehane gibi. Esnaf lokantası dediğime bakmayın aslında çok severim asıl lezzetler buralardadır ama Turgutreistekiler o cinsten değil. Minibüs garının yakınında ev yemekleri yapan Ana Oğul Lokantasını buluyor bari bir ev yemeği yiyelim diyoruz. semizotu ve pazı sarması sipariş ediyoruz, yemekler güzeldi evet ama aramızda kalsın ben daha güzel yaparım ;)
Arabayı alıyor ve ertesi gün yola çıkmak üzere eve dönüyoruz .. Yalıkavak yolu üzerinde Gündoğan'a giderken yol kenarında renkli yel değirmenleri ve ışıl ışıl su kabağı lambalar satan yerler var. Not: Buralarda fiyatlar çarşıdakilere göre bir tık daha uygun hatta sezon sonu giderseniz çok daha uygun bulabilirsiniz.. Almasanız da mutlaka girin bakın çok muhteşemler. 

Benim Selimiye'den içimde kalmıştı (Selimiye gezisini daha önce yapmamıza rağmen Bodrum yazısından sonra yazacağım) ve uygun fiyata burda bulup bi rtane İstanbul'daki ev için edinmeden edemedim.. :))
İlk günümüzün rotasında ilk olarak Akyarlar'da kahvaltı var. Önce şehiriçi yoldan Turgutreis'e ordan da sahil yolu ile Akyarlar'a yol alıyoruz..  Akyarlara Hoşgeldiniz yazısı ile sizi minik bir cami karşılıyor. Caminin sağ tarafından aşağı doğru inen yolda taksi durağını geçtikten sonra sahil boyunca sıra sıra kahvaltı yapılacak yerler başlıyor. Biz seçimimizi Sedir Cafeden yana kullandık. Sahille içiçe tepesi bambu çubuklarından örülmüş bir örtüyle kaplı boncuklu su kabakları asılı bir kafe. Kahvaltısı 20 TL, içinde yok yok, minnacık kızarmış sivri biberi ve leziz kayısı reçeli beni benden aldı. Menemeni de çok başarılı o da 8 TL.

Akyarların sahili oldukça küçük 2-3 işletme kapatmış şezlonglar ücretsiz ama orada birşeyler yemeniz veya içmeniz gerekiyor. Biz ilerideki Karaincir plajını merak ettiğimizden burada durmadan yola devam ediyoruz ama deniz muhteşem olduğu için biraz da içimizde kalıyor tabi. bu arada tee bodrum akyarlarda Taksim olaylarının esintilerini de görmüyor değiliz hani..
Karaincir plajı benim için biraz fiyaskoyla sonuçlanıyor. Her işletmenin ayrı bir yeri var ve halka ayrılmış bir bölüm yok. İlle araba ile geldiyseniz birinin otoparkına girip mutlaka onların şezlonglarına oturmanız gerekiyor. Kişi başı 20 tl yi duyduğumda ve o denizi gördüğümde direk uzaklaşmak istiyorum. Benim gibi sahilde dipdibe oturmaktan hoşlanmayanlardansanız hiç boşuna kara incirle vaktinizi harcamayın derim. Deniz çok güzel pırıl pırıl ama taşlık, mutlaka yanınızda plastik deniz ayakkabınızı bulundurun. İleriler kumlukmuş ama bazı işletmelerin iskelesi olmadığı için o taşlarla muhatap olmak zorunda kalabilirsiniz. Hem taşlarla cebelleşecem hem denizden çıktığımda şezlongta yatarken birinin ayağı ile göz göze duracağım, hiiiççç gerek yok. Sahil yolundan devam ederken çok bakir kendi içinde tek kalmış ve çok sakin bir koy gözümüze çarpıyor. Aspat tatil köyünün plajıymış. Arayıp bilgi alıyoruz.
Aspat tatil köyü giriş kişi başı hafta içi 40tl haftasonu 50 tl imiş, grişte size bir kart veriliyormuş ve o kartla yiyip içiyormuşsunuz. Fiyatlar çok makul geliyor, hem plajı hem denizi kumluk ve sığ çok hoşumuza gidiyor ama zaten günün yarısını bitirdiğimizden ve gitmek istediğimiz başka yerler olduğundan bu yeri seneye gelmek üzere kenara kaydedip ayrılıyoruz.

Sırada Kargı koyu var. İpadden baktımızda burası Bitez gibi görünüyor ama aslında kargı koyu olarak geçiyor ve bitez daha ileride. Upuuzuuunn alabildiğine bir plaj. Kargı koyunda deniz muhteşem benim gibi denizin dibini görmeden rahat edemeyen ve ille de kumluk olsun pırıl pırıl olsun diyenlerdenseniz kargı koyu tam size göre. Tertemiz bir deniz ayaklarınızın altında incecik kumlar ve öyle birden derinleşen değil gayet sığ bir deniz. Deniz kenarını çeşitli işletmeler ve site işletmeleri almış. İstediğiniz işletmenin şezlonglarına kurulup gününüzü burada geçirebiliyorsunuz. Susadığınızda veya karnınız açıktığında şezlongunuza kadar getiriyorlar. Biz eylülün ilk haftasında gittiğimizden midir bilmiyorum aşırı bir kalabalık yoktu hele denizin içi çok sakindi. Şezlong fyatları her işletmede değişiyordu. Şezlong fiyatları kişi başı 5 tl olan yer de var 10 tl olan yer de. Bazı işletmelerde şezlong ücretsiz diyor ama zaten oradan yiyecek/içecek bişi almanız gerekiyor ve şezlongun parasını da çıkartmış oluyorlar zaten.

Bir sonraki durak ortakent yahşi burayı geçen sene gördüğümüz için sahil tarafına geçmeden ilerliyoruz ama sizin de fikriniz olsun diye ne var ne yok yazayım. Ortakent yahşi plajında sahilde siteler ve önlerinde plajla birlikte kahvaltı mekanları var. Biz geçen sene buraya tekne turu yapmak üzere sabah erken vakitte gelip kahvaltı yapıp tekneye binmiştik. Denizi gayet güzel ama tekne turu için bodrum merkezdekilere göre biraz daha pahalı çünkü daha küçük ve kişiye özel teknelerle çıkıyorsunuz maksimum 10 kişi mesela. öyle 80 kişilik gulet tarzı tekneler yok.

Sırada asıl yerimiz Bitez var. Biz buraya bitez dondurmasını yemeye geldik. Yeri sahilde değil boşuna aramayın. Ve sitelerindeki buradayız diye işaretledikleri yer yanlıştı . Söyledik ve düzelteceklerini ilettiler. Köyün içinde merkezde bulunuyor. Mavi ahşap sandalyelere oturup güzelce taze meyvelerden yapılmış dondurmanızı hüpletiyorsunuz. Çalışanlar çok güleryüzlü ve ilgili. Ben egeye gelince buraya özgü şeyler yemeği seviyorum bu nedenle dondurmada bile mandalinalıyı tercih ediyorum gerçekten çok leziz. Kanyaklı ve tahin susamlısı da değişiklik isteyenler için güzel seçenekler olabilir. Eşim İstanbul'daki Yaşar Usta'nın dondurması daha güzel diyor ama ben beğeniyorum. Bir de bloga yazarsan bitez dondurmacısının sütlacı ve çayı oldukça başarılı diye de bana not ettiriyor. :) Dondurmayı yemeye öyle bir odaklanmışım ki fotosunu çekmeyi unutmuşum. Yemek sonrası hmen yan taraftaki hediyelik eşya dükkanı dikkatimi çekiyor biraz inceliyorum. Çok renkli ve hoş duvar süsleri var.. 

Bitezden ayrılıyor ve gelmişken gümbeti de görelim diyor ve yola devam ediyoruz. Gümbet şehir merkezinde çeşitli otellerin alışveriş edilecek küçük dükkanların olduğu minicik bir yer. Sahil tarafına sapıyor restaurantlar arasından yola devam ediyoruz. Eşim hadi seni güzel bi yere götüreyim diyor ve tepeye çıkarıyor bizi. Müthiş esintili bir tepede bodrum ayaklarınızın altında yel değirmenlerine çıkıyoruz. Manzara muhteşem. Bir tarafta Bodrum merkez ve Halikarnas diğer tarafta gümbet arada da bir sürü irili ucaklı adalar. Rüzgar o kadar sert esiyor ki uçmamak için çaba sarfediyorum. Karı koca bir çiftin koyduğu 3-5 sandalyede oturup Euroyla(!) belirlenmiş ücretler karşılığında taze sıkılmış portakal suyu ve biranızı içerek manzarayı seyredebiliyorsunuz. Portakal suyu 2€, bira 3€. İkisine 12 tl veriyor ve seyredalıyoruz. Yeldeğirmenlerini restorasyondan geçirseler çevresini düzenleseler bence çok güzel olabilir yoksa bu gidişle bugün gördüklerimiz bile 1-2 seneye kalmayabilir. Heryer çöp şişe kırığı dolu. İnsanlar düşüncesizce caanım yel değirmenlerinin duvarlarını boyayıp saçma sapan isimlerini yazmışlar.
 
 
 
Biraz dinlendikten sonra günbatımını izlemeye Yalıkavak'a dönüyoruz. Önce Ortakent Yahşi üzerinden Turgutreis'e gider gibi yapıp aradan Gümüşlük'e bir diğer adıyla Myndos'a geçiyoruz. Etimolojideki adı ile myndos "ana tanrıçaya tapınma" anlamına geliyormuş.
gümüşlük yolu üzerindeki su kabağı lambaları satan Le'kabbak ve hemen karşısındaki bu şirin evi görür görmez fotoğrafını çekmeden edemiyorum.
 
Gümüşlük'ten Yalıkavak'a giden 2 yoldan birinde restorasyon çalışmaları devam ediyormuş biz de diğer yoldan Yalıkavak'a geçiyoruz. Zaten Gümüşlük bitiyor Yalıkavak başlıyor. Çarşısı ve sahili oldukça canlı. Marinası baya kokoş ve elit duruyor. Lüks markaların bulunduğu dükkanlar büyük alışveriş marketleri merkezde yeralıyor. Sahil tarafı ise yan yana onlarca restaurant. Balıkçısından pidecisine kebapçısına ne arasanız var. Biz öneri üzerine belediyenin cafesine gidiyor günbatımı için en güzel masaya kuruluyoruz. Fiyatlar oldukça makul. Bira 6,75TL , patates tava 5,5TL. Aşırı açız herhalde ki patatesi anında hüpletiyor acaba bi tost mu yesek diye birbirimize bakıyoruz. Tost 5,5 TL ama ben hayatımda böyle bol kaşarlı bi tost daha yemedim. Maaşallah çift değil beş kaşarlı. Rüzgardan resmen başımız dönüyor ama o gün batımında zevkten zevke giriyoruz.


Artık dönüş vakti geldi. Evde de biraz keyif yapmak için alışveriş yapıp gündoğana geri dönüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder