26 Aralık 2010 Pazar

bi dolu günler..

bu haftasonumu dolu dolu geçirdim diyebilirim ama yazım da bir o kadar kısa olacak. çünkü yapmam gereken daha bi ton şey var ve o yüzden çabucacık bitireceğim. aslında bugün pazar ve tüm günümü evde ders çalışarak geçirdim, malum yeni işe adaptasyon ve olayı öğrenme gerekliliğinden ötürü insan maksimum çaba göstermek zorunda kalıyor.. ama asıl doluluğu dün yaşadım. sabahın erken saatlerinde başlayan günüm hava karardığında hala aynı yoğunlukta devam ediyordu.. kendimden baya bir para çıkışının olduğu bir gündü dün.. dünkü harcamalarım sonunda şunları kazandım, (beni batıran ve kredi kartı limitimi dolduran) ingilizce kursu, işte giymeyi düşündüğüm bir etek, şal, ingilizce kitapları, yine işte giyilmek üzere 5 adet çorap ve kol saati.. ayrıca alınmak üzere kafaya konmuş bir ton güzel şey buldum, eminönü ve tahtakalenin ara sokaklarını keşfettim, hanlarda yeni insanlarla tanıştım, süper bir esnaf lokantasında yemek yedim.. o günün akşamında güzel müzikler yapan bir adamla tanıştırıldım. bizzat tanışmadım tabiki ama en azından artık kim olduğunu biliyorum ve dinliyorum ...:))

her yazımda söylüyorum insan hayatı çok ilginç diye ve her geçen gün de gelişen olaylarla bunu bir kez daha iyi anlıyorum diye. daha 1ay öncesine kadar tanımadığım, kim olduğunu bilmediğim kişilerle artık haftanın 7 günü beraber olacağım. çok iyi ve değerli insanları tanıdığımı düşünüyorum ve sanırım bu konuda da çok şanslıyım.. neyse bitiriyorum, dersime geri dönmeli ve yarınki işe hazır olarak bugünümü bitirmeliyim.. :)



20 Aralık 2010 Pazartesi

arada kalmak

Bugün hiç bir yere ait hissedemedim kendimi.

Hiç birşey yapmak gelmedi içimden.

Gece uyuyamamıştım, onun vermiş olduğu rahatsızlıkla kafada bi ton düşünce zaten işte de dikkatimi toplayamadım ve bana çok uzak konulara konsantre olmaya çalışmama rağmen pek başarılı olamadım sanırım, bu da beni üzdü..

Sonunda daha da kayboldum..

Aldığım bazı kararlardan vazgeçmek zorunda kaldım, şimdi de bir çıkar yol bulmaya çalışıyorum.

Sanırım boşluktan çıktıktan sonra geçirdiğim tempolu ve heyecanlı günlerin yorgunluğunu da yaşıyorum.

Yorgunum evet..  Böyle karışık ve allak bullağım.

19 Aralık 2010 Pazar

ilk haftasonum

Önceden 2 yıllık yoğun bir iş tecrübem olmasına karşın uzun süredir boş gezen bir insan olduğum için hafta içim ve haftasonum belli değildi, bana hergün tatildi. O yüzden de günlerin ismi veya tarih çok da önem arzetmiyordu benim için. Her gün birbirinin aynıydı ve geçip gidiyordu bir şekilde.. Ama özellikle yaşadığım son 1 hafta bana çalışan bir insan için haftasonunun ne kadar önemli ve güzel bir şey olduğunu tekrar hatırlattı.

Nasıl geçti anlamadım resmen, dinlenme fırsatı bile bulamadım sürekli dışarıdaydım evime sadece uyumaya geldim diyebilirim ama bütün haftasonunu evde geçirseydim sanırım çok daha yorgun ve mutsuz olurdum.. Günlerimi dolu dolu yaşamayı, hayatın tadına varmayı seviyorum.. Keşke elimde olsa yapmayı istediğim o kadar çok şey var ki, bu kısacık hayata nasıl sığdırılır hiç bilmiyorum. Eminim ilerde yaşlandığımda hala yapmak isteyip de yapamadığım çok şey olacak.. İnsan çoğu zaman hayatın akışına kendini bırakıyor; işin, gücün, sıkıntıların, zorlukların karşısında hayatı kaçırdığının farkına varamıyor.. Aslında olan bütün kötü şeylere rağmen pozitif olmalı ve her zaman olmasa bile arada sırf kendi istediği şekilde hayatını yaşamalı, kendine o güzelliği yapmalı diye düşünüyorum.. Çünkü bu hayat başkasının hayatı değil ve biz bu dünyaya başkasının hayatını yaşamaya veya yaşatmaya gelmedik. Bu haftasonum da kendi istediğim şekilde geçirdiğim bir haftasonu oldu..

 Sevdiklerim ile beraber çok güzel vakitler geçirdim, gezdim, dolaştım, güldüm, heyecanlandım, tepki gösterdim.. Tepki gösterdim dedim ama kötü manada değildi bu tepki, beni bilen bilir, heyecanlandıysam veya o an bir şaşkınlık yaşadıysam anında belli ederim. Bu belli etme sözle, mimikle veya davranışla olabilir.. Bugünkü tepkim de hiç beklemediğim bir yerde karşılaştığım gelindi.. :)) Gidip o heyecanlı yeni evli çifte mutlu olun, bırakmayın birbirinizi demek istedim ama yapamadım.. :)

Yine bilen bilir, çok bahtsız, sakar bir insanımdır..Hiç akla gelmeyecek, yok artık denilecek şeyler gelir başıma.. Gittiğim bir mekanda olmadık şeylerle karşılaşırım.. Allahtan şu ana kadar bir zarar görmeden ve etrafımdakilere zarar vermeden atlattım..

Daldan dala atlıyorum belki ama aklıma gelen şeyleri yazmak, paylaşmak için ya da sadece içimi dökmek için yazıyorum bu yazıları. O yüzden paragraflarım arasında en ufak bir bağlantı olmuyor genelde.. Şimdi de aynen aklıma gelen şeyi yazarak devam edeceğim. İstanbul büyük görünmesine rağmen aslında çok küçük bir şehir. Bunu hergün bir kez daha anlıyorum.. Ama her geçen gün de İstanbul'a daha da çok bağlanıyorum, gecesi ayrı güzel gündüzü ayrı güzel bir şehir burası. Sanırım başka bir şehirde yaşamayazdım, doğma büyüme İstanbullu olmama rağmen görmediğim gitmediğim o kadar çok güzel yeri varki keşke turist olsaydım da her köşesini gezip her köşesinde bir anı bırakabilseydim..

Bu arada hayatımdaki değişikliklerden ötürü giderek eriyorum.. Yemeden içmeden kesildim resmen. Normalde 36-38 beden giyen ben dün hayatımda ilk defa 34 beden bir kıyafete girdim.. Yakında 0 beden falan olmaktan korkuyorum.. Biri beni kurtarsın ve tıksın ağzıma bişeyler :))

Yarın yeni bir hafta daha başlıyor, yakında yeni bir yıla da gireceğiz.. 2010 güzel başlamıştı, uzun zamandır uğraştığım ve bitirmek istediğim şeyi bitirmiştim o beni bitirmeden.. Yıl sonuna doğru kötü gitmeye başlayan ve ümitsizliğe kapıldığım 2010 yılım son anda 180 derece dönerek yüzümü güldürdü.. Bakalım 2011 bana ne getirecek, nasıl geçecek yine meraklardayım... Erken ama şimdiden iyi dileklerimi sunmaya başlayayım. Umarım 2011 herkese mutlu, sağlıklı, huzurlu günler getirir..

15 Aralık 2010 Çarşamba

Bugün ne yaptığımı, ne hissettiğimi veya ne düşündüğümü yazmayacağım.. Sabah ofise gittiğimde ajandamı açtım ve bugünün tarihinin olduğu sayfada Can Yücel'in bir şiiri (yazısı da denebilir) vardı , onu paylaşmak istiyorum sadece...

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin
Yaşadıklarını kar sayma;
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün
Gülebildiğin kadar mutlusun
üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Birgün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin
işte budur hayat!
işte budur yaşamak
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin Kadar Sevilirsin

14 Aralık 2010 Salı

14.12.2010

Dün yeni bir hayat demiştim, yeni bir sayfa açıyorum hayatımda demiştim. Bugün o sayfanın açıldığını, yeni iş arkadaşlarımın yolladığı çiçek üzerindeki "Aramıza Hoşgeldin" yazısıyla bir kez daha iyi anladım. İnsan daha 1 gündür tanıdığı insanlardan böyle güzel bir jest alınca çok mutlu oluyor. Notu okuyup da ofise çıkarken yüz ifademin tebessümden sırıtıklıklığa ondan da 32 dişe döndüğünü asansördeki aynadan farkedince kendime baya güldüm..

Bunun dışında ise çok değişik eylemlerde bulundum.. Düşünmek, susmak, dinlemek,konuşmak, anlamaya çalışmak, sonra yine düşünmek, düşünmek, beklemek, üzülmek, sevinmek, özlemek gibi... Aslında hiçbiri bedenen bir yorgunluk yaratmıyor ama zihnen yorgunluk bedenen yorgunluktan çok daha zor bişi.. Çünkü siz istemeseniz de o eylemleri gerçekleştirmeye devam ediyor ve engel olamıyorsunuz..

Her gün ayrı bir şarkıya takılıyorum bu aralar.. Bugünkü favori ve neredeyse 10 kez dinlediğim şarkı: Buyrun iyi dinlemeler...

http://fizy.com/s/1jox68

13 Aralık 2010 Pazartesi

yeni bir hayat

ne denir bilmiyorum, insan hayatı çok ilginç. açıklamaya çalışıyorsunuz ama kelimeler kifayetsiz kalıyor. anlamaya çalışıyorsunuz ama öyle bir labirentin ortasında buluyorsunuz ki kendinizi içinden çıkamıyorsunuz. bir an ağlıyorken 2 sn sonra kahkaha atabiliyorsunuz.. bir ordasınız bir burdasınız..

işte ben de bütün bunları hayatımın şu son günlerinde fazlasıyla yaşadım hala da yaşamaya devam ediyorum. bu yazıyı neden yazıyorum, çünkü bugün hayatıma yeni bir sayfa açıyormuşum gibi hissettim..ve içinde bulunduğum karmaşayı 2-3 cümle ile yazmak istedim ama yazarken bile içinden çıkamadım, konuyu toparlayamadım..

ama şunu biliyorum insan hiç hissetmediği şeyleri hissedebiliyor, hiç yaşamadığı yerlerde bulunabiliyor, tanımadığı insanları hayatına sokabiliyor ve kardeş/dost/sevgili/arkadaş/düşman olabiliyor hem de çok kısa süreler içinde.. şimdi de merak ediyorum hayat beni daha nerelere sürükleyecek, sonum ne olacak diye :)))

12 Aralık 2010 Pazar

12.12.2010

çok kısa bir yazı olacak bugünkü yazım. uzun zamandır hiçbirşey yazmıyordum ve bugün hatırlatılmasıyla tekrar dönmeye karar verdim. ama bugün için yazabileceğim tek şey şu: resmen titredim.. baştan aşağı titredim...

yazının sonuna da yine sevdiğim sahil fotolarımdan birini eklemek istedim...