9 Ocak 2011 Pazar

Işık Hızı

Bugünkü yazıma kadar genelde başlıkların hep "bugün ne yaptım" şeklinde oluyordu ama bu sefer farklı bir başlık yazmak istedim. Neden "ışık hızı" diye içinden geçiren ya da bu kız bu sefer bilimsel,fizikle alakalı şeylerden mi bahsedecek acaba diye soran olabilir belki. Hemen açıklayayım, son zamanlarda hayatım resmen ışık hızıyla geçip gidiyor ve ayak uydurmakta zorluk çekiyorum. Daha doğrusu sanki hayat akıp gidiyor ben de kıyısından köşesinden azıcık bir yerinden içine dahil oluyorum ama o beni orada bırakıp gidiyor, sonra başka bir yerde yine karşılaşıyoruz sonra yine bırakıp gidiyor. son 2 hafta nasıl geçti anlamadım. O kadar dolu dolu geçirmeme rağmen dönüp baktığımda ne yaptım bu 2 hafta boyunca diye düşündüğümde hiç birşey aklıma gelmiyor.

Daha dün gibi 2010 da bitiyor bakalım 2011 nasıl olacak diye düşündüğüm zamanlar ama şimdiden ilk haftasını bitirdik bile.. Nasıl başlarsan öyle gidermiş ya demekki bu 2011 çok çabuk geçecek benim için.


Klasik bir Dilek hareketi yapıyor ve hemen konudan konuya atlıyorum. Geçen hafta itibariyle bir sürü şey yaşadım, aklıma gelenleriyle bahsedeyim. Yeni işimin ilk yılbaşı gece organizasyonuna katıldım ve içkinin insana neler yaptırabileceğini gördüm. Şişede durduğu gibi durmuyor gerçekten, hiç beklemediğiniz insanlar o  3-5 yudumdan sonra öyle hallere düşüyorlar ki gülmeden edemiyorsunuz. Aynı günün sabahında gayet ciddi bir şekilde konuşan, iş bitiren adamlar akşamında kravatı kafasına takmış apaçi dansında kendinden geçiyor :)) Saygı duyduğun, önünde ciddileştiğin, konuşmana duruşuna dikkat ettiğin müdürlerin "hadiii oturmaya mı geldik" diyerek kadehlerini tokuşturuyorlar.. Senden neredeyse 15- 20 yaş daha yaşlı olan teyzeler son zamanların favori club müziklerinde çok güzel dansederken sen kendin topuklularla ayakların ağrır bir şekilde kaloriferin üstüne tünediğinde kendinden utanıyorsun (bknz. ben).

Hayat çok hızlı akıyor dedim ya bunda benim de payım var. Gerekli eğimi verip daha da hızlı akmasını sağlıyorum. Hafta içim zaten işten dolayı doluyken haftasonu mu da olabildiğince dolduruyorum ki dinlenecek vaktim kalmasın, o hayatın durgunluğunu hissetmiyim. Bunlardan en önemlisi de haftasonumu hayatımın en önemli sınavlarından biri olan IELTS sınavını geçmek amaçlı yazıldığım ingilizce kursu. Artık haftasonlarım İngiliz bir hoca eşliğinde çeşitli aktiviteler yaparak geçecek ama şunu gördüm son 2 haftada, her ne kadar yabancı dil konusunda yeteneksiz bir insan olsam da karşında anadili İngilizce olan, süper bir aksanla konuşan biri gördüğümde acayip etkileniyorum, ve içimden ingilizce konuşmak geliyor. ( Geliyor ama gerçekten çok zorlandığımı da belirtmeden geçemeyeceğim.)

Geçen hafta acayip keyif aldığım bir şey yaptım. Vapurda martı besledim ama az daha kendim de yem oluyordum. Zaten deniz insanıyım, denizi olmayan bir yerde yaşamak benim için çok zor bişi. Beni bilen bilir sıkıldığımda sevindiğimde tek gittiğim veya gitmek istediğim yerdir deniz kenarı. Havası, sesi, kokusu içimi boşaltır ve huzurla doldurur. Yine bir kurs sabahı kendimi vurdum vapura ve baktım martılar da var dedim besleyeyim. Sayemde vapurdakiler için hem eğlence hem de güzel fotoğraflık malzeme çıktı. Çünkü elimdeki poğaçaya saldıran martılar neredeyse 2 karış uzağımda gagasını açıp öyle bakıyorlardı. :))) Müthiş keyif aldım..

Yine çift hatlı zamanlarına geri döndüm dün itibariyle. Çalıştığım yer ve bina İstanbul'un göbeğinde olmasına rağmen kullandığım GSM operatörü çekmiyor ve mecbur kendime 2. bir hat almak zorunda kaldım..

Bugünüm ise acayip güzel başladı. Yeni işim itibariyle gittiğim eğitimde 3 haftamı beraber geçirdiğim ama gerçek iş mesaileri başladığında göremediğim birkaç arkadaşımla hoş bir sabah kahvaltısı yaptım. O insanları gerçekten seviyorum ve hayatıma girdikleri için de çok mutluyum. Çok kısa bir süre görmeme rağmen ( malum yoğun bir insanım) bu kadar keyif aldığım çok nadir organizasyonlardan biriydi..

Uzun zamandır beklediğim bir haber aldım. başka sektöre geçmeme rağmen hala mesleğimle alakalı şeyler karşıma çıkıyor. Sonunda üzerinde neredeyse 1 yılımı verdiğim, geceli gündüzlü çalıştığım ve yaz aylarında hoş bir sunum tecrübesi yaşatan araştırmam yabancı bir bilimsel dergiye makale olarak kabul edildi. Müthiş bir mutluluk ve gurur verici birşey bu bir insan için.. 

Daha kimbilir neler başıma gelmiştir, neler hissetmişimdir, neler yapmışımdır bu son 2 haftada ama aklıma gelmiyor ne yazıkki, yoğunluktan yazı da yazamıyorum.

2 yorum:

  1. Valla inan günler 48 saat olsa bize yine yetmez şekerim :)

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten öyle :) daha geçen gün aynısını demiştim ben de 48 saat olsa günler yine yetmiyor diye yakınacağım :))

    YanıtlaSil