15 Ocak 2011 Cumartesi

istanbul

hiç bu kadar uzak kalmamıştım istanbula, içinde olup onu yaşayamamak beni gerçekten üzüyor. millet haftasonunu gezerek tozarak sevdikleriyle vakit geçirerek harcarken ben yine koşturuyorum biryerlere tek başıma.. tadını çıkaramıyormuşum gibi geliyor bu zamanların.. belki de çok yoruldum son günlerde onun patlamasını yaşıyorum.

muhteşem bir hava vardı bugün ama ben sadece bu havayı kadıköyden beşiktaşa geçerken ve yine kadıköye dönerken 20 dakikalık vapurda ve 5 dak kurs arasında terasa çıkararak tadabildim. O kadar sıkılmışım ki son zamanlarda giderek artan öksürüğüme rağmen o rüzgarda dışarıda oturup yine martı besledim. ve bugün martılar konusunda çok enteresan birşey öğrendim. martılar çiziye bayılıyorlar :))))) simit veya poğaça almak için büfeye gittiğimde, kalmadığını söylediklerinde çok üzüldüm ve martı beselyecektim ben diyip dudak büzdüm, büfedeki abi de gel bak ben sana süper bişi vericem onunla besle dedi ve çiziyi uzattı. nasıl yaa gerçekten mi diye şaşkın gözlerle bakınca da biz hep bununla besliyoruz bayılıyorlar, simitten bile fazla seviyorlar diyince hadi dedim deneyeyim. hakkaten de öyle havada kapıyorlar valla :))
 
herhalde günümün tek beni dinlendiren aktivitesi buydu, onun dışında ise yine artık monotona bağlayan koşuşturmalarım ve çalışmalarım devam etti. istanbul gibi muhteşem bir şehirde zamanınızın çoğu trafikte geçince sinirleriniz baya bir alt üst oluyor. en son bugün kurs çıkışı bir an evvel kendi yakama geçeyim belki azıcık da olsa sahilde vakit geçiririm ümidiyle otobüse bindim. ne hayallerim vardı oysaki.. çok sevdiğim ve 2-3 ay öncesine kadar neredeyse 2 günde bir gidip saatlerimi harcadığım caddebostan cafe neroya gidip oturacaktım, sahil havası alacaktım chai lattem eşliğinde ama nerdeeee.. bindiğim otobüs şöforüne öyle gıcık oldum ki anlatamam. tüm yolu elinde telefonla konuşarak ve yolun en sağından aheste aheste ilerleyerek gitti. bir ara gidip yanına "geç allah aşkına kenara ben kullanayım şu otobüsü" demek geldi. zaten kısıtlı zamanım var, son zamanlarda 24 saat bile yetmiyor bana, yapmam gereken yetiştirmem gereken bir sürü şey var ve kendime ufacık bir zaman ayırmışım, sayesinde o da yolda geçti ve ben cafe neronun önünden öyle mahsun ve hayran gözlerle bakarak geçip gitmek zorunda kaldım.. ve üstüne böyle bir gereksiz zaman kaybından dolayı da sinirlendim. yarın belki yaparım bilemiyorum ama tek bildiğim bu ufak araya çok ihtiyacım olduğu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder