19 Aralık 2010 Pazar

ilk haftasonum

Önceden 2 yıllık yoğun bir iş tecrübem olmasına karşın uzun süredir boş gezen bir insan olduğum için hafta içim ve haftasonum belli değildi, bana hergün tatildi. O yüzden de günlerin ismi veya tarih çok da önem arzetmiyordu benim için. Her gün birbirinin aynıydı ve geçip gidiyordu bir şekilde.. Ama özellikle yaşadığım son 1 hafta bana çalışan bir insan için haftasonunun ne kadar önemli ve güzel bir şey olduğunu tekrar hatırlattı.

Nasıl geçti anlamadım resmen, dinlenme fırsatı bile bulamadım sürekli dışarıdaydım evime sadece uyumaya geldim diyebilirim ama bütün haftasonunu evde geçirseydim sanırım çok daha yorgun ve mutsuz olurdum.. Günlerimi dolu dolu yaşamayı, hayatın tadına varmayı seviyorum.. Keşke elimde olsa yapmayı istediğim o kadar çok şey var ki, bu kısacık hayata nasıl sığdırılır hiç bilmiyorum. Eminim ilerde yaşlandığımda hala yapmak isteyip de yapamadığım çok şey olacak.. İnsan çoğu zaman hayatın akışına kendini bırakıyor; işin, gücün, sıkıntıların, zorlukların karşısında hayatı kaçırdığının farkına varamıyor.. Aslında olan bütün kötü şeylere rağmen pozitif olmalı ve her zaman olmasa bile arada sırf kendi istediği şekilde hayatını yaşamalı, kendine o güzelliği yapmalı diye düşünüyorum.. Çünkü bu hayat başkasının hayatı değil ve biz bu dünyaya başkasının hayatını yaşamaya veya yaşatmaya gelmedik. Bu haftasonum da kendi istediğim şekilde geçirdiğim bir haftasonu oldu..

 Sevdiklerim ile beraber çok güzel vakitler geçirdim, gezdim, dolaştım, güldüm, heyecanlandım, tepki gösterdim.. Tepki gösterdim dedim ama kötü manada değildi bu tepki, beni bilen bilir, heyecanlandıysam veya o an bir şaşkınlık yaşadıysam anında belli ederim. Bu belli etme sözle, mimikle veya davranışla olabilir.. Bugünkü tepkim de hiç beklemediğim bir yerde karşılaştığım gelindi.. :)) Gidip o heyecanlı yeni evli çifte mutlu olun, bırakmayın birbirinizi demek istedim ama yapamadım.. :)

Yine bilen bilir, çok bahtsız, sakar bir insanımdır..Hiç akla gelmeyecek, yok artık denilecek şeyler gelir başıma.. Gittiğim bir mekanda olmadık şeylerle karşılaşırım.. Allahtan şu ana kadar bir zarar görmeden ve etrafımdakilere zarar vermeden atlattım..

Daldan dala atlıyorum belki ama aklıma gelen şeyleri yazmak, paylaşmak için ya da sadece içimi dökmek için yazıyorum bu yazıları. O yüzden paragraflarım arasında en ufak bir bağlantı olmuyor genelde.. Şimdi de aynen aklıma gelen şeyi yazarak devam edeceğim. İstanbul büyük görünmesine rağmen aslında çok küçük bir şehir. Bunu hergün bir kez daha anlıyorum.. Ama her geçen gün de İstanbul'a daha da çok bağlanıyorum, gecesi ayrı güzel gündüzü ayrı güzel bir şehir burası. Sanırım başka bir şehirde yaşamayazdım, doğma büyüme İstanbullu olmama rağmen görmediğim gitmediğim o kadar çok güzel yeri varki keşke turist olsaydım da her köşesini gezip her köşesinde bir anı bırakabilseydim..

Bu arada hayatımdaki değişikliklerden ötürü giderek eriyorum.. Yemeden içmeden kesildim resmen. Normalde 36-38 beden giyen ben dün hayatımda ilk defa 34 beden bir kıyafete girdim.. Yakında 0 beden falan olmaktan korkuyorum.. Biri beni kurtarsın ve tıksın ağzıma bişeyler :))

Yarın yeni bir hafta daha başlıyor, yakında yeni bir yıla da gireceğiz.. 2010 güzel başlamıştı, uzun zamandır uğraştığım ve bitirmek istediğim şeyi bitirmiştim o beni bitirmeden.. Yıl sonuna doğru kötü gitmeye başlayan ve ümitsizliğe kapıldığım 2010 yılım son anda 180 derece dönerek yüzümü güldürdü.. Bakalım 2011 bana ne getirecek, nasıl geçecek yine meraklardayım... Erken ama şimdiden iyi dileklerimi sunmaya başlayayım. Umarım 2011 herkese mutlu, sağlıklı, huzurlu günler getirir..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder